Giz

Işık aydınlatır karanlığı acımasızca. Yok eder bütün gizleri. Karanlık aslında gizlerin örtüsüdür. Saklar elinden geldiğince gerçeği ve gölgeler doğruları yalanların gövdesi ile gücüne aldırmaksızın ışığın. Daha güçlenir ve belirginleşir gölgeler ışık güçlendikçe, tâki değişene kadar ışığın açısı. Karanlık güzeldir aslında, umutlar ve inançlar da saklanır orada.

Herkes yalanlardan nefret eder sözde. Ne söylemekten ne de söylenmesinden haz ederler. Ancak oluştuğunda doğru şartlar ; ne dürüstlük kalır, ne ahlak. Peki ya neden gizleriz birşeyleri, neden gizlerler ? Korkumuz birbirimizden midir ? Yoksa uyum mu sağlarız kötü şartlara. Hep söylenir : “yalancılık bir paradokstur” diye. Yeterince iyi yalan söyleyemeyendir yalancı. Aslında gerçeği irdelemek gerekiyor yalanı anlamak için. Gerçek algılarımızdan ibarettir. Gece olduğunu hava kararınca, sabah olduğunu tan ağarınca idrak ederiz. Kör birine gecenin gündüz, gündüzün de gece olduğuna ikna edebilirsiniz. Algılarla kısıtlı olan gerçek, inanç ile görevini yerine getirir. Bazen “gözlerime inanamıyorum ! ” deriz. Öyle şaşırtıcıdır ki görülen, algılarımıza olan güven ve inancımıza bile ihanet ederiz. Büyücülük, tanrı, din ; bizim bu güvensizliğimizden beslenir ve güçlenir. Aslen göklerde bir tanrıyı göremeyiz, büyücüler geleceği göremezler, dinler öteki dünyayı gösteremezler. Algılarımız bütün bu kavramları reddeder. Ancak buna rağmen inanırız ve gerçek deriz. Bilmek ve inanmak böylece ayrılır işte. Bildiklerimiz aydınlıktadır. Algılar desteklerse inancı, biliriz. Aydınlıktadır o zaman. Ancak , algılarımıza inanmadan bilirsek, inanmış oluruz. Karanlıkta oturan yaşlı bi adamın bizi yargılamasını bekleriz. Gözler görmez, kulaklar işitmez, hissetmez ten ve almaz kokusunu burnumuz. Karanlık odanın karşısında durur ve inanırız. Bazen yanılırlar algılar; bilakis başkalarının algılarının algılayamadıklarını görürler, hissederler, duyarlar. O karanlık oda baktığınız kapıdan aydınlanır. Kapıdan giren ışık gösterir bazı şeyleri ancak gölgeleri hâlâ oradadır. İnancımız güçlendikçe , ışığımızda güçlenir lakin aynı yerde dururuz. Ne kadar güçlenirse güçlensin gölgeleri yok edemez. Peki, inandıklarını anlatan birisi yalancı mıdır ? Gerçek, kişilerin algılarıyla da değişir. Birinin gerçeği diğeri için yalan mıdır ? Ne yazık ki hayır. Gerçeğin son derece bireysel olduğu bu denklemde ; doğrularını buyuran birisi yalancı değildir. Yalan, gerçeğin söyleyenler ve söylenenler için ortak olduğu durumda yalandır. İki artı ikinin beş olduğunu söylemek, ancak ve ancak iki artı ikinin dört ettiğini bilenler için yalandır. Yani, öğrenilmiş inançlar da besler algıların söylediklerini.

Büyüler tutar bazen, tanrının eli dokunur topa ve gol olur, Allah korur ve kurtarır o ölümcül kazadan, Allah Yehova olur, İsa olur. Bazen de aldatır o kırk yıllık sadık adam veya kadın ; yalan söyler siyasetçiler ve çalar iradesine yenik düşen fakir ve zengin. O zaman şeytan olur dokunan, Azazel, Beelzebub’dur bu kez dokunan ve fısıldayan. Karanlık odada vucut bulan eylemin, ışığımızdan doğan gölgesinde yaşarlar. Algılarımıza sığdıramayız olanları, kendimize yediremeyiz ve yükleriz onlara. Küçük çocukların “o başlattı” demesi gibi. Evrensel gerçekler vardır bir de. Bütün insanlığın bildiği ve kabul ettiği. Onlar da nasibini alırlar algılarımızdan. Ben bazen büyüye inanırım. Karanlıkta duran büyünün arkasına geçmediğim sürece gerçek olur büyü. Nasıl diye sorarsam, odaya girer ve arkasına bakarsam kaybolur büyüye olan inancım. Matematiksel olarak mümkündü derim. Büyü böyle çalışır aslında. Yap ve unut ! Üzerine düşünme ! Özünde böyle emreder büyü sistemlerinin hepsi. Çünkü düşündüğümüzde yok ederiz büyüyü. Karanlıktaki gizi. Erir gider evrensel gerçeklerin kabul edilebilirliğinin içerisinde. Konudan uzaklaşmayayım; büyü ile ilgili ileri zamanlarda yayınlayacağım makalemde daha ayrıntılı olarak irdeyeceğim.

Gerçekler, gizlere olan bakış açımızdır. Doğrular yalan olur, yalanlar gerçek karanlığın koynunda. Şimdi bir adım geri çekilin ve bakın gerçeklerinize, doğrularınıza. Eminim göreceksiniz; “Hiçbir şey doğru değil, hiçbir şey gerçek değil. Her şey mümkün.”