Ambale

Selam olsun size kaosun piç çocukları ,hayatın sığınaklarındaki unutulmuş ve silik ; kayıp ruhlar. Bir ölünün gözlerindeki ferden hallice ışıldayan fenerim ile geliyorum uyandırmaya sizleri. Gerçeğin eti ve kanı çoktan çürüdü ve kurudu. Kemikleri ile geliyorum size…

Tanrının çığlıkları yankılandı yağmurun ıslattığı ve şimşeğin aydınlattığı gecede. Huzursuzluk doldu kalplere ve utanmadan yayıldı şeytanlar yer yüzüne. Ambele olmuş zihinler esir oldu negatiflikten tamamen ayrılmış pozitifliğe. İnandılar onlar her umut verici söze. “İstersen herkes ve herşey olabilirsin” dediler çığlık çığlığa. Domine etti bu bozuk düşünce yorgun zihinleri. Bin başarısıza karşılık bir başarılı gösterdiler itiraz edenlere. Toksik bir pozitivizm sarhoşluğu, gölgeledi gerçeği. Karanlık bile aydınlıktı onlar için. Suçladılar sizleri ve bizleri ; saygısızlık, sevgisiz ve inançsızlık ile. Şimdi geldim yanınıza kimsenin istemediği gerçeğin kemikleri ile. .

Günümüzün en büyük hastalıklarından biri benim için toksik pozitivizm. İnsanlar, ne olursa olsun inandıkları sürece her şeyi başarabileceklerine inanıyorlar. Hayır. Gerçekci olmayan hayaller, başarısızlığı yaratıyor. 60 yaşındaki birisi ne kadar çabalarsa çabalasın, asla astronot olamaz. Çirkin birisi asla herkesin ilk görüşte aşık olacağı birine dönüşemez. Ölen birisi geri getirilemez. Sadece başaracağına inanıp ama bunun için çaba harcamayan birisi başarılı olamaz. Gerçek olamayacak hayallerde kaybolmak yerine gerçek olabilecek mütevazı hayaller daha sağlıklıdır. Aslında uyuşturucudur pozitif olmak. Bir kez daha yapmayacağını söylersin kendine, dersin ki bu sefer umut etmeyeceğim, olmayacağını biliyorum. Ama hayal etmenin verdiği o tatlılık alır götürür bütün negatifliği. Yine, yeniden umut eder mutluluk ve iyilik için insan.

Kaldırılan yükler ve çekilen acılar daha iyisini hak ettiğimiz düşüncesini yerleştirir zihnimize. Artık mutlu olmayı hak ettim. Ama hayır, hak etmedin. Zihnin için kötü şeyler daha kalıcıydı sadece. Mutlu olduğun anlar daha silikti acılardan. Mutlu sonlu umutların, çoğunlukla daha fazla acı çektiğinde geldi aklına. Basit bir matematik denklemi kuralım. Yaşadığın iyi olaylar kötü olaylardan fazla mı ? Değilse gelecekte olma ihtimali var mı ? Yoksa yaşaman daha mı iyi ? Yoksa ölmen mi ? Pozitif olmak hayatta tutar bizi. Ölmemek için umut ederiz. Sonunda, herşey bittiginde ve kitabın kapağı kapandığında yaşanan herşey olduğu gibi kalacak ve zaman duracak kitabın ana karakteri için. O zaman niye yaşıyoruz ? Yaşamak, hatta yaşamın ta kendisi anlamsız değil mi ? Korkarım ki ilk canlı da bunun farkındaydı. Bu yüzden kitabın kapağının asla kapanmamasını istedi. Ölümsüz olmanın tek yolu vardı zaman karşısında. Üremek. Bütün canlıların amacı üremekti. Soylarını devam ettirmek. Başarılı olanlar ayakta kaldı, zamana karşı direndi. Diğerleri ise silinip gitti. Şimdi tekrar baktığımda hayata, aslında hepimizin tek amacı olduğunu görüyorum. Sonuna kadar gitmek…