Galaksi
Galaksi
Mic check. 1-2-3. Öhöm…Selamlar kuru yağmurların altında özgürlüğün güneşi ile ıslanan insanlar! Bugün size biraz uzaydan bahsedeceğim; ancak bilimsel olarak değil. Felsefi olarak. Bir bebeğin ilk nefesinde hissetiği. Ve ölen bir ihtiyarın son nefesinde hissetiği. Özgürlüğü ele alacağım. Benim için insan nemli bir toprak parçası üzerinde hapis olmuş biraz zeki bir maymun türü sadece. Ancak biz, kendimize özgür diyoruz. Özgür. Serbest. İstediğimiz herşeyi yapabileceğimizin hayali ile büyüyoruz. Büyüdüğümüzde istediğimiz her şey olabiliceğimizi öğreniyoruz. Sonra fark ediyoruz. Aslında büyüdükce takılıyor boynumuza yeni bir tasma. Aslında özgür doğmuyoruz. Doğduğumuz anda en büyük özgürlükten geliyoruz. Ve yaşlandıkça ölmeyi arzuluyoruz. Çünkü ölmek en büyük özgürlüktür. Her şeyden, bütün sorumluluklardan; en önemlisi var olma sorumluluğundan kurtuluyoruz. Hepimiz doğduğumuz anda elimizden alınan özgürlüğümüze kavuşmak için çabalıyoruz. Eğer ki ölümsüz olabilseydik, nasıl anlayacaktık var olmamanın değerini? Var olamayanların, kaybettiklerimizin değerini… Ve nasıl hissedecektik en büyük özgürlüğü?
Şimdi gelelim uzaya. Hepimizin bildiği gibi. Bu nemli ıslak toprak parçasının dışında uzay adını verdiğimiz, belki de bizimkilerine benzeyen ufak nemli toprak parçalarıyla yada tamamen kurumuş, yaşama dair en küçük bir iz bile içermeyen gezegenlerle dolu. Aslında bu birşeyi değiştirmiyor dostlarım. Zira evren çok büyük. Ne kadar güçlü olursak olalım, ışık hızına ulaşalım veya solucan deliklerini kullanalım. Bütün bu galakside yalnız olacağız. İnsan. Garip, sosyal bir canlı. Hayal dahi edemeyeceğiniz en yüksek seviyeye ulaştığımızda bile, evrenin herhangi bir köşesinden diğerine gidebiliyor olsak bile, yalnız olacağız. Kast ettiğim farklı yaşam formları değil. İnsan olmanın getirdiği o lanet. Biz birbirimiz için yaşıyoruz. Hayatlarınızı düşünün. Şu ana kadar yaptıklarınızı. Dürüst olun. Elinizdeki telefon. Ayakkabılarınızdaki, kıyafetlerinizdeki garip sembollere ve isimlere sahip olanları, marka sembolü ve değeri olan ürünleri neden giyiyoruz? Nike, Apple sembolü veya Gucci logosu gerçekten çok mu hoşumuza gidiyor? Yoksa , yoksa biz göstermek ve söylemek mi istiyoruz ağzımızı dahi açmadan ait olduğumuz statüyü. Evet. Aslında marka veya ürün satın almıyorsunuz. Statü satın alıyorsunuz. Zengin gözükmek istiyoruz. Zenginsek bile bunu diğer insanlara göstermek istiyoruz. Güçlü gözükmek. Günümüzde güç için geçerli olan tek bir kavram var. Zenginlik. Paraya sahip olma. Üzerinde sayılar ve resimler bulunan bu kağıt parçasından ne kadar çoğuna sahipsek, o kadar güçlü oluyoruz. Ve güçlü olmak istiyoruz. Neden biliyor musunuz? Çünkü özgür olanlar güçlülerdir. Yasalar, kurallar ve etik. Hiçbiri onları sınırlamaz. Peki aslında bu kağıt parçası neyi temsil ediyor? Tabi ki en değerli şeylerimizden birini. Zamanı. Paranın tam karşılığı zamandır. Düşünün. Bir pasta yapmak için çok elek harcamalısınız. Öğrenmelisiniz. Sonra karıştırmalı ve pişirmelisiniz. Ancak eğer ki bir pastacıya üzerinde yeterince büyük sayılar olan bir resimli kağıt parçası verirseniz, o bütün bunları sizin için yapacaktır. Zamanını ve emeğini satın almış olacaksınız. Ve o da gidip aynı şeyi başka bir şey için yapacak. Peki burada markaların ne değeri var? Neden maliyetinin çok çok üzerinde ödüyoruz? Çünkü ayakkabınızın üzerindeki sembolun ayakkabınız olmasından çok daha büyük bir işlevi var. Temsil etmek. Gücü….
Az önce sonsuza kadar yalnız kalacağız demiştim değil mi? Sonsuza dek yalnızız çünkü birileri hepimize sonsuz miktarda para verse, artık paranın bir değeri kalmayacaktır. Herkes tanrı olursa, tanrılığın ne anlamı var ki? Bu yüzden hepimiz tanrı olacağız ve diğer tanrıları yok edeceğiz. Herkesin eşit olduğu ütopyalarda bile bir lider vardır. Çünkü aslında hiçbirimiz özgürlük istemiyoruz. İnanıyoruz çünkü bir efendimiz olsun istiyoruz. Ergenlerin çoğu sigaralarını gizli içerler. Ebeveynleri tepki vermeyecek olsa bile gizli içerler. Öğrenciler ilk dersin tenefüsünde tuvalette sigara içerler. Çünkü otoriteden gizli olarak birşeyler yapabilmek otoriteyi hiçe saymaktır. Çok otoriter kocaların aldatılması… Ve bu güçlülük ve yakalanınca ceza alacak olmanın verdiği his bizi tatmin eder. Ah. Fark ettim. Dikkatimiz dağıldı. Toparlıyorum :), özgür olamayız çünkü, kendi hislerimiz ve gizli arzularımız bizi köle olmaya iter. En büyük liderimiz bile bir şeylerin kölesidir. Bizler nefret ettiklerimize ve acıya bağımlıyız. Bir tanrıya ihtiyaç duyuyoruz. Köle olmak, kul olmak için. Şimdi evreni alalım. En güçlü uygarlık bile olsak, bu yüzden, galaksinin en ucundaki medeniyetlerden biri, yönetmek için var oldularsa yöneteceklerdir. Ancak o zamana kadar dostlarım hayali efendilerin, eşyaların, gücün ve birbirlerimizin kölesi olmaya devam edeceğiz. Özgür mü olmak istiyorsun? İlk yapman gereken insan olmayı bırakmak ;)