Cendere
Cendere
Gölgeler çöker üzerine. Yoktur yaşamın ışığı. Karanlık, yıkık dökük ucuz bir hostel odasındasındır. Sokak lambaları bile aydınlatmaz odanı. Nemli, çürük tahta kokusu ile karışmış ekşimsi tütün kokusu eşlik eder sana. Şırıl şırıl berrak düşünceler akan zihninden, bulanık sular akar denizlere. Kaybolursun bilinmezlik okyanusun derinlerinde.
Hepimizin ruhunun sıkıştığı anlar olmuştur. Çoğunlukla cehennem gibi gelir o anda. Kurtulduğunuzda ise bir anda mutluluk sarar sizi. Unutursunuz bir anda olanları. Tâki bir daha o duruma düşünceye kadar. Alışmışsınız gibi gelir bir daha o hostel odasına işiniz düştüğünde. Geçecek dersiniz içinizde kalan son umut kırıntısıyla. Ruhunuzun umut tapınağına sığınan, yaşlı bilge kaplumbağa da öyle der zira. Ama öğrenilmiş bir çaresizlik vardır içinizde. Ya geçmezse der. Buna inandığınız anda yıkılır o tapınak. Tuzla buz olur bütün sütünları ve sizi koruyan duvarları, iyiye dair inançlarınızla beraber. O an anlarsınız yalnız olduğunuzu. Sonsuz bir cenderede olduğunuzu. Acıyla karışık bir rahatlama alır sizi. En azından artık biliyorsunuzdur. Tek dostunuz vardır. Teslim olduğunuz karanlığınız, en büyük buhranınız; yalnızlığınız…
Ben hep insanların umuttan mütevellit olduğunu düşünürüm. İhtimaller hep kurcalar kafamızı. Mutlu da olsak, üzgün de olsak biteceği inancı ile yaşarız. Fallar, muskalar, büyüler hep olasılıkları yok etmek üzerinedir. Bilim de öyledir. Ama bir tezatlık yatar bunda. Büyülerin gerçekleşmesi, falların çıkması, muskaların işe yaraması da bir olasılıktır. Teorilemizin doğru çıkması da. Kurtulmak için sarıldığımız, kurtulmak istediğimizdir. Bütün görkemini yitirir tanrılar onun karşısında. Newton’un sarsılmaz fizik yasaları da var olmama olasılığı karşısında. Bunun yanında onlara güç ve yücelik verir var olma olasılığı. Yin ve yangdır. İyi ve kötüdür olasılık. Cendere de budur. İhtimallerin bilinmezliğidir. Alıp gider sizi. Sizden tek kalan şüphe oluncaya kadar. Bildiklerinizi durmadan şekillendirip durur. Yanlışlarınız doğrudur artık. İlk başlarda geçmiş pişmanlıklarınız utanma değildir, gururdur. Çünkü geçmiş bilinendir. Emin olunandır. Geçmiş hakkında yeni bir ayrıntı öğreninceye kadar böyle sürer gider. Ardından onlar da şüphe olur. Ne pişmanlık ne de gurur kaynağı. Kartlar sürekli değişir durur. Geceler ve gündüzler farksızdır. Schrödinger’in kedisi hem ölü hem diridir. Duyularınız sahtedir. Artık varlığınız bile bir şüpheden ibarettir. O anda emin olmaya başlarsınız. Kaybolduğunuzdan…
“Mutlak kesinlik, sadece aptallara özgüdür.”