İddianame

İddianame

Hakim , mağdur ve sanığın siz olduğunuz sikik ahlak mahkemenize hoş geldiniz. Savcınız ben olacağım.Yargılarınız ile yargılanmaya , inandıklarınız ile yanmaya ve kokuşmuş ahlak ve etik bokuna boğulmaya hazır olun…

Aymaz

Pek özgür olarak yetiştirilmemiş bir neslin çocuğu olarak dünyaya geldin. Zira ebeveynlerinin “gençlikleri” sahip oldukları ile yetinmeyi öğrenmek ile geçti. İnançlarına bağlı veya değil , çoğu arzulamak her zaman suç ve ahlaksızlıktı.“Aza kanaat etmeyen çoğu bulamaz” dedi atalar. Çok zengin zalim , çok güzel yosma , çok zeki ukalaydı. Çok veya az değil ama garanti.Memur olmaktı iyi olan. Düzenli kazanç sahibi olmaktı iyi olan. Fazla düşünmemekti mutlu olmak. “Felsefe yapma !” dedi atalar. Seni yetiştirirken de korudu bu kuralları ebeveynlerin. Kendi evlilikleri tabi ki mantıklıydı. “Bu yaşta böyle kız bulunur mu ! ” , “Bak bu adam memur , düzenli geliri var. Dişini sık ; hayatın kurtulur. ” Her ortamda aşkın kutsallığından bahsedip ahlak bekçiliğine soyunan o atalar , bir gençliğe adım aktivitesi olarak genelev kapılarını aşındırıyordu. Kızı olsun istemiyordu ya bu yüzden. Risk istemiyordu. Ben yapayımdı ama benim kızım yapmasındı. Kız olmasın da hiç riske girmeyeyimdi. Riski sevmiyordu bu atalar. Olursa da dışarıya yüzlerinden güller saçıp , içten içe çıldırıyordu bu atalar. Hatırladıkça gençken yapılan genelev ziyaretlerini, aşk diye kandırıp birlikte oldukları kızları. Erkek çocukları görece daha şanslıydı. Toplum ahlakına göre; sonuçta ahlaklı yetişiyorlardı. İlk yapılan şey biraz sulandırılmış özgürlük vermekti. Bunu bir kız çocuğunun alamadığını göstererek hem de. Ufak ufak da olsa cinsiyet üstünlüğünü tattırmak için. Biraz büyüyünce de hemen yüksek dozda milliyetçilik enjekte edilirdi. Hayatını , yaşamını umursamayan bir toplum uğruna ölmek için sağlam bir sebebe ihtiyaç vardır zira. Devlet için her zaman asker gereklidir. Birileri gidip , deri koltuğundan kalmak istemeyen kodamanların güç gösterisi için ölmelidir. Savaşlar ve askerler olmalıdır. Arada şehit haberleri olmalıdır. Çünkü devlet ancak böyle gösterebilir var olduğunu. Neden ona ihtiyacın olduğunu. Erkek o , yapar. Biraz gençliğini yaşasın , sonra evlenir. Herşey kafada planlanmıştı bile doğumu ile çocuğun.Ancak hesap etmedikleri bişey oldu bu ebeveynlerin. Kontrol edilemeyen bir ağın doğması. Yıllardır var olup sümenaltı edilen “ahlaksız” davranışlar , yasaklı kitap ve düşünceler. Tamamı öylece ortaya çıktı. Sansürsüz bilgiye erişebiliyordu köleler. Hemen haraket ettiler.Hasta olmadan yatağa yatırdılar.Hasta olduğuna inandırdılar…

Yakaza

İşte buydu “ağır hasarlı” nesli doğuran gelişme. Çocukken öğrenilenler bir bir yalan çıktı. “Olmaz bizim ülkede” denilenler rutin çıktı. Toplum ahlakıyla evrensel ahlak çakıştı. İkisi de uymadı sana.Biraz da din ahlakı karıştırdın. Kendi karma ahlakını yarattın. İnandığına uymuyorsa ,inandığını değiştirmektense “uydurdun”. Ne diyordu atalar ? “Eşeğini sağlam kazığa bağla” , sonsuza kadar ateşte yanmayı kimse istemez herhalde. Ahlaksızsa sakladın. Anlatmak istediğinde maske taktın ve anlattın maskeli baloda. Hem toplum ahlakına uydun , hem de istediğin gibi yaşamaya çabaladın.“Yüzlerce kez seks yapayım ama eşim bakire olsun.” , “Onlarca erkekle sevişeyim ama çocuğum zengin,zeki,‘ahlaklı’,efendi ,yakış… bir erkekten olsun”,“Arada alkol alsın , beraber kokain çekelim ama imanlı biri olsun.“İki kişiydin sanki. Biri gerçek sen ve diğeri kamusal sen. Yorulmadın mı rol yapmaktan ? İnan bana korktuğun toplum da senden farksız. Gözleri bağlı insanlar göremedikleri canavarlardan korkuyorlar…

Dilemma

Uyum sağlamak , kabul edilmenin ilk kuralıydı. Ne diyordu atalar : “alışmadık götte don durmaz.” Paryalar sevilmediklerinden parya değildiler , uyumsuzdular. Kastın ve sistemin dışında ; milyonlarca dişlinin içinde kırık bir parça. Tehlikeli ama. Diğerlerini de kırmak için çıldırıyor. Kendi “kırık dişliler sistemi”ni yaratmak için. İnsan sosyal bir hayvan. Yalnız kaldığında , toplum dışına itildiğinde ; kurallar sana uymadığında , kendi sistemini kurmak için can atıyorsun. Yapamasan bile hayalini kuruyorsun. Güçsüzlüğünü fark edip uyum sağlamak daha mantıklı diyorsun. Kabul edilme isteği , kişisel ahlakını hiçe saydırıyor. Toplumsal ve uluslararası ahlakın altında nesil ahlakını benimsiyorsun. Genç gibi giyiniyorsun , genç gibi davranıyorsun , “açık görüşlü” ama bir o kadar da muhafazakarsın. Koyu solcusun ama iyi bir ev ve araba en büyük hayalin. Sağ görüşü benimsedin , alışverişini çok ahlaklı esnaflardan yapıp fiş almıyorsun. Liberalsin ama kız arkadaşın dışarıya tek başına çıkmamalı. Tüketmelisin. İhtiyacın olmasa bile , senin olmalı. Saatde 100 km üzerine çıkmazsın ama araban 500 beygir olmalı.Yaptığın en karmaşık şey İnstagrama fotoğraf atarken filtre seçmek. Bu yüzden en son model telefonu kullanmalısın. Çok çevreci ve hayvan seversin. Hergün kedileri sevip sokak köpeklerine mama veriyorsun ancak 100 çift ayakkabın ve binlerce bir kez giyip bir daha giymediğin giyeceğin var. “Bir milyon dolar verseler [buraya ahlaksız bir fiil yerleştirin ] yapmaz mısın ? “

Ahlakının temeli bir dilemma. Etiğin kof ve gereksiz. Esiri olduğun sen değil. Biz değil. Onlar.

Fecir

Bütün bunların suçlusu tabi ki sen değilsin. Onlar seni hiç anlamadı ki. Sen herşeyin farkındaydın. Hep seni istemediğin şeylere zorladılar. Kötü hissettiğinde hiç yanında olmadılar. Sadece insanlar seni fark etsin istedin. Sana ilgi duysunlar istedin. Sen farklıydın. Ahahah. Kendimi daha fazla tutamayacağım Hakim bey/hanım. Hayatımda duyduğum en boktan savunma. Hayır. Hepsi senin elindeydi. Seni herkes anladı ama kendisi anlaşılmaz olduğunu düşündüğü için anlamamazlıktan geldi. Gerçekliğe hoş geldin piç neslin mağduru. Benzersiz değilsin. Benzersiz değilim. Bir avuç insanın ilgisi için , sevgisi için , aralarına girebilmek için; herşeyini satabilecek çöpleriz. İnsanlık ve dünya boktan bir yer. Hiç kötü hikayelerin çocuklara anlatıldığını duydun mu ? Anlatmazlar. Anlatamazlar. O koca koca efendiler bile korkar gerçekliğin kızgın kumlarının soğuk ısırıklarından. İyiler ve ahlaklılar kazanmaz. Fırsatı olan çalar , saklar , s*ker, susar. Ne demiş atalarımız :“Başarıya giden her yol mübahtır.” Kimse özgür değil. Daha doğrusu kimse özgürlüğü istemiyor. Kölelik kaldırıldığında , geri getirilmesini ilk isteyenlerin köleler olduğunu biliyor musun ? Neden eğitim alıyorsun ? Neden hayatının büyük bir kısmını eğitim alarak geçiriyorsun ?Dürüst ol. İkimiz de biraz para kazanıp “iyi” bir hayat kurmak istediğini biliyoruz. Bu yüzden üniversiteler eğitim kurumu yerine birer meslek edindirme kuruluşu gibi çalışıyor. Gerçekten zeka isteyen bölümler baraj ile kapatırken , “makineler” meslek garantisi olduğu için puanları yüksek olan bölümleri dolduruyor. Cidden… Sokrates Akademia’yı kurarken böyle mi düşünmüştü ? Dedelerimizin bize attığı onca kazıktan biri. Dağdan inme ayılar aydın oldu. Aydınlar toprak…

Enkaz teslim aldık.Nasıl ? Yeterince politik oldu mu ? Çok güzel bir bahane değil mi kendi yapılarımı inşa edebilmek için. Karanlık ve cehalettir kimimize göre aydınlık ve bilgelik.Birbirlerinin zıttı olduklarını düşünürüz hep. Ancak sürecin birer parçasıdır her biri sadece. Karanlık ve cehalet , yıkım getirir. Yıkım , yapımı. Onu da yenilik ve değişim takip eder. Bilgelik ise iki tarafın arafında , pek nadir bulunur.

Şimdi bildiğin herşeyi topla. Acele et ve soru sorma.Yağmur durdu, güneş çoktan doğdu.

İstikaz

Kalk artık o hasta yatağından. Siktir et insanları, beni. Bütün bu saçmalıklar dizesi içinde anlaman gereken şu ; yapmak istediğini yapmak için ahlak ve etik içine sığınıyorsun. Kişiliksiz mi olmak istiyorsun ? Ol. Ahlaklı gibi gözüken biri olup ahlaksız olmak da olur. Yalan söyle veya dürüst ol.Sadece bunu yaparken farkında ol. Hava kapanmaya başladığında kaçan ile yağmuru bekleyen arasındaki tek fark bilinçtir. En ahlaksız davranış bile kendi içinde özgün bir ahlak taşır. Sahiden , kendi değerlerin ile diğerlerini yargılamak mı gerekli olan ? Yoksa bırakmak mı kendi mahkemelerinde yargılanmaları için zamanın kollarına. “Ne yani ? Yarım saatdir popüler kültür eleştirisi yapıyorsun , onu yaptılar bunu yaptılar diyorsun , şimdi hepsini boşver mi diyorsun ?” Hayır. İnsan hakkında bildiğim çok önemli bir kural var. Kimseyi kolayca değiştiremezsin. Sende bunu okuduğun için ahlaksal olarak değişmeyeceksin. Bende değişmeyeceğim. Fahişeler fahişe , aptallar çaçaron ve pek az bulunanlar da sukunet içinde kalacak. Ancak içinde bir mum yanacak.Bir fahişeye baktığında sadece ahlaksız biri yerine özgür bir ahlaksız gördüğünde o mum devrilecek ve orada ufak bir yangın çıkacak. Yeterince büyüdüğünde o yangın , fahişe yerine sadece kendi ahlakı ile yaşayan özgür birini göreceksin. Komple seni sarıp yok edince , sadece bir insan göreceksin.O zaman bedahet olacak gerçek.Viranelerini göreceksin kendini soktuğun bütün kalıpların ve ahlaksal değerlerin.Yeni birini yaratma şansın olacak…

Karar

Şimdi söyle bana ,sen ve bütün kişiliklerin adına; bir fahişeyi,hırsızı veya ahlaksızı nasıl görmek istiyorsun ? ; gereği düşünüldü mü ?